( Yapay Zeka Etiği Üzerine )
Avrupa ve Japonya, potansiyel riskler bakımından ABD ve Çin’den farklıdır.
Almanya, Fransa ve Japonya yapay zeka etiği konusunda ABD ve Çin ile şeffaflığa saygı göstermeyi amaçlayan “insan merkezli” yapay zeka araştırmalarını finanse etmek için güçlerini birleştirdi.
Bu üç ülkenin finans kuruluşları 7.4 milyon euro (8.2 milyon dolar) değerinde bir araştırma teklifi için ortak karara vardı. “Aynı değerleri paylaştıklarını” vurguladılar ve teknolojinin “bireysel mahremiyeti ve enformasyonel otonomi hakkını ihlal etme” potansiyeline sahip olduğu konusunda uyardılar.
Gözlemciler bu hamleyi, Avrupa, Japonya ve potansiyel olarak Kanada’da etik gelişimi konusunda öncülük eden; yapay zeka araştırma alanındaki geniş bir sapmanın parçası olarak görüyor.
İş birliğini denetlemeye yardımcı olan Alman Araştırma Vakfı’nın program sorumlusu Susanne Sangenstedt “Aynı inançları ve aynı standartları paylaşıyoruz” dedi.
Ortak kararın geçen yıldan bu yana geliştirilme aşamasında olduğunu söyledi. Geçtiğimiz Kasım ayında küresel bir üniversite ve şirketler ağı olan Alman Araştırma ve Yenilik Merkezleri, Japonya’da etik ve sosyal bilimcilerin yanı sıra daha teknik düşünen akademisyenlerin de katıldığı yapay bir istihbarat sempozyumu düzenledi.
Sangenstedt, sonuçların mümkünse açık erişim esasına göre açıklanması gerektiğini söyledi. Bu karar akademisyenlerden, makina öğrenmesi, bilgisayar görüşü ve veri madenciliği gibi alanların yanı sıra; yapay zekânın “demokratikleşmesine”, “adalet için verilerin bütünlüğüne” ve “cinsiyet / yaş bölünmesinden kaçınmak için Yapay Zeka Etiği” projelerine adım atmalarını istedi.
Leiden Üniversitesi’nde makine öğrenimi profesörü Holger Hoos, Almanya, Fransa ve Japonya’ya “bunun (yapay zekanın) çılgına dönmesine izin verirseniz, topluma ciddi zararlar vermesine neden olabilirsiniz.” diyerek bazı rakiplerinden daha fazla endişe duyduğunu vurguladı. Yakında Kanada’nın söz konusu üçlüye katılmasını beklediğini de söyledi.
“Yapay zeka kritik bir kitle oyunudur. Japonya yapay zeka konusunda Çin ile rekabet edemediği için müttefiklere ihtiyaç duyuyor. Aynı şey Kanada için de geçerli” dedi.
Çin’in yapay zekâ yaklaşımının “hükümet devletini” kontrol altına almak olduğunu söyledi. Bu arada -diğer birçok büyük ekonomiden daha az gelişmiş bir stratejiye sahip olan- ABD’nin yapay zeka gelişiminin özel teknoloji şirketleri tarafından yönetilmesine izin vermesi; kıtanın etik, yasal ve sosyal meselelere öncülük ederken yapay zeka araştırmalarında rekabetçi kalmasını zorlaştırıyor.
Avrupa’da Yapay Zeka Araştırmaları Laboratuvarları Konfederasyonlarının kurucularından biri olan Hoos, “Avrupaî yol” hükümet, sanayi ve birey arasında, Japon destekli bir yaklaşım olan denge bulma çabasıydı dedi.
Finlandiya’dan Hindistan’a ve hatta Avrupa Birliği ülkelerine kadar birçok devlet; teknolojinin, ekonomiyi ve toplumu iyileştireceği tahminlerine cevap vererek son birkaç yıl içinde stratejilerini geliştirdiler; örneğin işlerin yerini değiştirerek, suçlular için algoritmaya dayalı cezalandırma ve hatta “katil robotları” serbest bırakmaya kadar ileri gittiler.
ETH Zürih’te yapay zeka ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Sophie-Charlotte Fischer; Almanya, Fransa ve Japonya arasındaki bu yeni ittifakın “AB’nin yapay zeka konusundaki tutumunun oldukça mantıklı ve doğal bir genişlemesi” olduğunu belirtti.
AB, “etik” yapay zekanın içinde bir dünya lideri olarak dünyanın geri kalanı için standartlar belirlemeyi umuyordu. Fischer, “Bunu kendi konumları olarak seçtiler” diye açıkladı.
Fransa’nın stratejisi, sosyal bilimcileri ve filozofları içeren disiplinler arası enstitülerin oluşturulmasıydı. Geçen yıl yayınlanan Alman stratejisine göre ise yapay zekanın “toplumun yararına hizmet ettiğinden” emin olmak için birçok gözlemevi, diyalog ve konsey kuruldu.
Fischer ayrıca Japonya’nın, yapay zekanın gelişimini denetlemek amacıyla ortak, küresel bir organı kurmak için G20 ülkeler grubunun başkanlığını da kullandığını ekledi.
Ancak -2017’de kendi stratejisini kuran ve 2030 yılına kadar dünyaya liderlik etmeyi amaçlayan – Çin’in ahlaki düşünmediğini söylemek “haksızlık” olurdu. Mayıs ayında, üniversiteler ve şirketler Pekin’de “gizlilik, onur, özgürlük, bağımsızlık ve haklar” taahhüt eden yapay zeka ilkelerine imza attılar.
Fischer, Çin’in otoriter hükümetinin bu prensiplere saygılı olup olmayacağının “söylenmesi zor” olduğunu kabul etti. Fakat bunun, “bir sinyal olarak oldukça dikkat çekici” ve Pekin’in “yapay zekanın nasıl kullanıldığı hakkında diyaloğa açık olduğunu” gösterdiğini belirtti.
Yine de Fischer, “AB’nin sahip olduğu avantajlardan biri, güvenilir bir oyuncu olmasıdır. Çin’in bu ilkeleri öne çıkardığına inanmak daha zor olurdu.” diye ekledi.
Sangenstedt’e göre, şimdilik Almanya, Fransa ve Japonya tarafından finanse edilen bir deneme ama muhtemelen düzenli kararlar hakkında bir tartışma için başlangıç noktası olacak.
Kaynak: insidehighered.com

